Toplam 101 çeviri bulundu.
tail
yakından izlemek
hotly
yakından ve hevesle
nearly
yakından
close
further
closely
avidly
fanatikçe, yakından
closeup
çok yakından alınan fotoğraf
up close
zoom in
yakından bakmak
yakından bakınca
close to
hemen hemen, yakından
close-up
yakından çekilen fotoğraf
tailgate
yakından takip etmek (araç vb)
scope out
yakından görmek
yakından incelemek
run close
yakından takip etmek (rakip)
intimately
keep track
yakından takip etmek
underfollow
çok yakından takip etmek
Look closer.
Yakından bak.
nowhere near
uzaktan yakından
hot tracked
yakından izlenen
whole blood
yakından akrabalık.
keep tabs on
yakından izlemek (kontrol etmek)
Look closely.
get a closeup
Watch closely.
Yakından izleyin.
follow closely
at close range
yakından, yakın mesafeden
examine closely
Listen closely.
Yakından dinleyin.
involve closely
yakından ilgilenmek
concern closely
yakından ilgilendirmek
conversant with
yakından bilen, iyi bilen
at close quarters
çok yakından
Watch me closely.
Beni yakından izle.
in hot pursuit of
yakından kovalayarak
çok yakından, göğüs göğüse
Well far from it.
Uzaktan yakından alakası yok.
be closely related
yakından ilişkili olmak
Look at it closely.
Ona yakından bak.
Take a closer look.
Daha yakından bak.
Watch them closely.
Onları yakından izle.
give close attention
Tom watched closely.
Tom yakından izledi.
John watched closely.
John yakından izledi.
be closely related to
yakından ilgili olmak
Please watch closely.
Lütfen yakından izleyin.
guard one's opponent
rakibini yakından savunmak, markaj
I want a closer look.
Ben daha yakından bakmak istiyorum.
be closely linked with
yakından bağlı olmak
I watched Tom closely.
Tom'u yakından izledim.
closely associated with
yakından ilişkili
He knows me intimately.
Beni yakından tanıyor.
I watched John closely.
John'u yakından izledim.
not even remotely close
uzaktan yakından alakası yok
Keep a close eye on him.
Onu yakından gözle.
be closely interested in
be closely connected with
upon further acquaintance
daha yakından tanıyınca
Follow close behind them.
Onları yakından izleyin.
when we look more closely
daha yakından bakıldığında
be closely acquainted with
yakından bilmek
yakından tanımak
be closely associated with
You should listen closely.
Yakından dinlemelisin.
They studied them closely.
Onları yakından incelediler.
keep a close eye on events
gelişmeleri yakından takip etmek
I got a closer look at her.
Ona daha yakından baktım.
keep a close watch on events
Closely monitoring the situation.
Durumu yakından izliyorum.
Let's have a closer look at this.
Buna daha yakından bakalım.
Let's take a closer look at this.
She closely resembles her mother.
Kız yakından annesini anrırıyor.
Why don't you take a closer look?
Neden daha yakından bakmıyorsun?
The police questioned him closely.
Polisler onu yakından sorguladı.
be closely involved with decisions
kararda yakından söz sahibi olmak
He's at home in the business world.
İş dünyasını yakından tanır.
These problems are closely related.
Bu sorunlar yakından ilişkili.
I wish I could've seen it up close.
Keşke onu yakından görebilseydim.
The two issues are closely connected.
Bu konular yakından ilgili.
Clinton examined the feather closely.
Clinton tüyü yakından inceledi.
Clinton is looking closely at the map.
Clinton haritaya yakından bakıyor.
Could I get a closer look at that one?
Ona daha yakından bakabilir miyim?
We've been working closely with Clinton.
Clinton'la yakından çalışıyoruz.
She is closely associated with the firm.
Şirket ile yakından ilişkilidir.
opportunity to get closely acquainted with
yakından tanıma fırsatı
Clinton looked very closely at the insect.
Clinton böceğe çok yakından baktı.
Clinton took a closer look at the picture.
Clinton resme daha yakından baktı.
Let's take a closer look at these numbers.
Bu sayılara daha yakından bakalım.
Police are keeping a close check on the house.
Polis evi yakından kontrol ediyor.
Yakınen is a typo, the correct word should be yakından.
Yakınen yanlış yazılmış bir kelimedir, doğrusu yakından olmalıdır.